İstiklal Marşı ne zaman kabul edildi? 12 Mart bugün İstiklal Marşı'nın kabulünün kaçıncı yılı?

İstiklal Marşı Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan, Anadolu'da Milli Mücadele'nin devam ettiği sırada yazılan şiirdir. Milli Marşımız olan İstiklal Marşı'nda şairin Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına dair inancı ön plana çıkar. Peki İstiklal Marşı ne zaman kabul edildi? 12 Mart bugün İstiklal Marşı’nın kabulünün kaçıncı yılı? İşte detaylar...

İstiklal Marşı ne zaman kabul edildi? 12 Mart bugün İstiklal Marşı'nın kabulünün kaçıncı yılı?
12 Mart 2023 - 20:02

Milli marşımız olan İstiklal Marşı'nı kaleme alan Mehmet Akif Ersoy, bu marşta bu marşta Türk askerine olan güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığını, yurda ve dine bağlılığını ifade eden bir dil kullanmıştır. 10 kıtadan oluşan İstiklal Marşı günümüzde iki dörtlük beste şeklinde söylenir. Peki İstiklal Marşı ne zaman kabul edildi? 12 Mart bugün İstiklal Marşı’nın kabulünün kaçıncı yılı? İşte detaylar...

 

İSTİKLAL MARŞI NE ZAMAN KABUL EDİLDİ?

İstiklal Marşı 12 Mart 1921'de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edildi. Bestesi Osman Zeki Üngör'e ait olan bu marşın orkestrasyonu Edgar Manas tarafından yapıldı. 12 Mart 2023 İstiklal Marşı'nın kabulünün 102. yılıdır.

 

İSTİKLAL MARŞI TAMAMI

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

“Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,

Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,

Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım,

Her cerîhamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden naaşım,

O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

YORUMLAR

  • 0 Yorum