Çiçek aşısı olmadan da sınırlardan geçmek yasaklanmıştı: İşte çiçek aşısı öyküsü

Dünyayı saran koronavirüs salgını bir çok ölümlere neden oluyor. Çıkarılan aşılarla virüse karşı bir direnç sağlanmaya çalışılıyor. Dünyayı saran bu pandemi de, bir çok ülke özellikle Biontech aşı olmayan insanları kendi ülkelerine sokmuyorlar. Sınırlar aşı olmayana kapalı. Aslında bu sınırların kapanması ilk kez olmuyor.

Çiçek aşısı olmadan da sınırlardan geçmek yasaklanmıştı: İşte çiçek aşısı öyküsü
25 Ağustos 2021 - 22:01 - Güncelleme: 25 Ağustos 2021 - 22:38

 

Dünyayı saran koronavirüs salgını bir çok ölümlere neden oluyor.  Çıkarılan aşılarla virüse karşı bir direnç sağlanmaya çalışılıyor. Dünyayı saran bu pandemi de,  bir çok ülke özellikle Biontech aşı olmayan insanları kendi ülkelerine sokmuyorlar. Sınırlar aşı olmayana kapalı. Aslında bu sınırların kapanması ilk kez olmuyor. 1775 yıllarında ortaya çıkan çiçek hastalığı tüm dünyayı sarmıştı. Bir çok ölümler yaşanmıştı. Aşı tam 20 yıl sonra bulundu. Sınırları geçeçek kişilere aşı zorunlulğu getirildi. Muhabir Tv sizler için araştırda Dünya da ve Türkiye'de o aşının öyküsü.......

Muhabir Tv Özel haber

İngiltere’nin küçük bir köyünde doktorluk yapan Dr. Edward Jenner’in başını kaşıyacak zamanı yoktu. Çevrede baş gösteren korkunç bir çiçek salgını yüzünden büyük pek çok insan ölüyor, bu hastalıktan kutulanların ise yüzlerinde derin yara izleri kalıyordu.

1776 yılının bir mayıs akşamı yorgunluktan bitkin bir halde evine dönerken komşulardan bir çiftçi kadının ona “ benim çiçekten korkum yok. Çünkü ben inekten aşılandım” demesi, doktor Jenner’in kafasında ileride insanlığın bu felaketen kurtulmasını sağlayacak bir fikrin doğmasına neden oldu.

Judging Jenner: was his smallpox experiment really unethical?

O zaman çevrede, çiçeği benzeyen bir hastalığa tutulmuş olan ineklerle temas edenlerin hiç birinde bu  hastalığın görülmeyişi Jenner’in dikkatini çekti. Ve genç hekim tam yirmi yıl bu çok önemli konuda çalıştı.

The life and legacy of Dr Edward Jenner FRS, pioneer of vaccination - Dr Tim Wallington - YouTube

14 Mayıs1796’da artık geliştirdiği aşısını James Phipp adlı bir çocuğa yaptıktan sonra ona çiçek mikrobu da aşıladı. Aradan günler geçtiği halde çocukta hastalığın belrtisi görülmemiş, Jenner başarıya ulaşmıştı.

Hoping for a Covid Vaccine and Recalling the One for Smallpox - The New York Times

Çiçek aşısı Avrupa’da hızla yayıldı. Napoleon 1 bile 1811’de oğlu Roma Kralı’na aşı yapılmasını istedi. Jenner, başarısını büyük bir sevinç içinde gördükten 26 Ocam 1823’te öldü.

Edward Jenner and the Smallpox Vaccine I Oxford Open Learning

Daha sonra, çiçek hastalığından başka hastalıklara da aşılanma tedbiri bütün dünyaya yayıldı. Sınırları geçeceklerin aşılanması şart koşuldu. Böylece her yıl bir çok insanın ölümüne yol açan bu hastalıktan hemen hemen ortadan kalktı..

 

Jenner için hayat hiç kolay olmadı, onunla çokça dalga geçildi. Alaycı karikatürlerin öznesi oldu. Özellikle hasta bir hayvandan alınmış bir materyalin insanlara enjekte edilmesi tepkiler topladı.

 

TÜRKİYE'DE AŞININ TARİHÇESİ

Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamıştır. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” (varilasyon metodu) yapıldığını hayretle bildirmektedir. Bu mektup aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir.

Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazar, yazılardan birinin 2. Abdülhamit’e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesini ister, bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur, Pasteur’a Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın (bazı kaynaklarda 800 lira olarak geçiyor, ama baktığınızda dönemin İstanbul’unda yaklaşık 180-200 ev parası karşılığı) yollanır, aynı zamanda Osmanlı’dan 3 kişinin de yanına asistan olarak yetiştirilmesi istenir.

Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den müderris Alexander Zoeros Paşa’nın başkanlığı altında, Kaymakam (yarbay) Dr. Hüseyin Remzi ve Kaymakam (yarbay) Veteriner Hüseyin Hüsnü beylerin gönderilmesine karar verilir. Daha sonra bu ekip çalışmalara temel teşkil etmesi için “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile Osmanlıya geri döner. 1887’nin Ocak ayında Zoeros Paşa’nın kliniğinde Daûl-Kelp ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum dünya’da üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olmuştur. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretmiştir.



1885`te dünyada ilk defa çiçek aşısı uygulaması için Osmanlı`da kanun çıkarılıyor.
1885`te dünyada ilk kuduz aşısı bulundu. 1887 Ocak ayı başında Kuduz aşısı Osmanlı`ya getirildi. Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane`de ilk kuduz aşısı üretildi.
    • 1887`de Kuduz Tedavi Müessesesi kuruldu.
1892 yılında bakteriyoloji hane kurulmuştur.
    • 1892`de ilk çiçek aşısı üretim evi kuruldu.
1896 da difteri
1897 de sığır vebası
1903 de kızıl serumları Veteriner Hekim Mustafa Adil (1871-1904) tarafından üretildi.
1911 yılında tifo, 1913 yılında kolera, dizanteri ve veba aşıları Türkiye’de ilk kez hazırlandı ve uygulandı.
1927`de verem aşısı üretimi başladı.
İlk üretilen BCG aşısı ve prospektüsü 1927




1931 yılından itibaren 1996 yılına kadar tetanoz ve difteri aşıları üretilmiştir.
1937’de kuduz serumu üretilmeye başlanmıştır.
1940 yılında kolera salgını için Çin’e aşı gönderilmiştir.
1942 yılında tifüs aşısı ve akrep serumu üretimi başladı.
1947`de Biyolojik Kontrol Laboratuarı kuruldu.
1950`de İnfluenza laboratuarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza (grip) Merkezi olarak tanındı ve influenza aşısı üretimine geçildi.
1976`da Kuru BCG aşısının deneysel üretimi başladı. 1983`te kuru BCG aşısı üretimine geçildi.

Kurtuluş savaşı sırasında zor koşullar altında da hayvan ve insan aşıları üretilmeye devam edilmiştir. İstanbul’un işgali sonrasında aşı merkezi önce Eskişehir, daha sonra da Kırşehir’e taşınmıştır. Aynı dönemde Afyon’da da çiçek aşısı üretilmeye devam edilmiştir. Erzurum’daki
serum laboratuvarı Rus işgali sırasında Halep, Niğde, Sivas ve Erzincan’a taşınmış. Kastamonu’da da aşı üretimi yapılmıştır.

Benzeri üretim Cumhuriyet döneminde de devam etmiş, 1928’de Hıfzısıhha Enstütüsü ile üretim merkezileştirilmiştir. 1940’lı yıllara kadar tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanoz, kuduz aşıları seri üretimle oluşturulmuştur. 1968’de kurulan serum çiftliğinde tetanoz, gazlı gangren, difteri, kuduz, şarbon akrep serumları da üretilmiştir. Ülke de hastalıkların yok olması ile 1971’de tifüs, 1980’de çiçek aşısı üretimi sonlanmıştır.

Ülkemizde aşı üretimi 1996’da DBT ve kuduz aşısı, 1997’de BCG aşı üretiminin kesilmesi ile
sona ermiştir. Osmanlı İmparatorluğunda ilk aşı üretimi ve uygulanmasının başından beri aşı lojistiği, uygulanması ile hastalıkların önlenmesi ücretsiz olarak Devlet eliyle yürütülmektedir.
Aşı üretiminin sona ermesi ile aşılar satın alınarak temin edilmektedir. İki binli yıllarda aşıların Türkiye’de üretimi konusunda tekrar ilgi artmıştır.
2009 yılında beşli karma (DaBT-IPV-Hib), 2011 yılında dörtlü karma (DaBT-IPV) 3 yıllık alımı yapılırken kademeli olarak paketleme ve enjektöre dolum teknolojisi ülkemize getirilmiştir.
2010 yılında zatürre aşısı (KPA-Konjuge Pnömokok) yine 3 yıllık alım garantisi karşılığı paketleme, enjektöre dolum yanında formulasyon teknolojisinin de ülkemize getirilmesi sağlanmıştır.
Halen yerli bir firma tarafından akrep ve yılan antiserumları da üretilmektedir.

2015 yılında yedi yıllık alım garantisi ile tetanoz ve difteri aşılarının kademeli olarak antijen üretimine kadar yapılması planlanmıştır. 2018 yılı içerisinde dolumu yapılırken 2019 yılında antijenin tamamen milli olarak üretilmesi beklenmektedir.

 


YORUMLAR

  • 0 Yorum