Salih ALUŞ

Salih ALUŞ

'SARI TİLKİ'NİN SEYİR DEFTERİ
[email protected]

NERDE BU KIZLAR?

11 Şubat 2022 - 00:49 - Güncelleme: 11 Şubat 2022 - 01:24


Eskiden habercilik vardı. Gazetecilik vardı.
Dostluk vardı. Haber atlatmakta vardı tabi.
Günümüzde nerde o günler diyoruz?  Bir çoğumuz, eskileri
yad ederek anıyoruz o günleri. Ben yıllardır İstanbul Emniyet Müdürlüğünde, polis muhabiri olarak görev yaptım. Bizim dönemimizde, günümüz müdürlerin, amirlerin, başkomiserlerin odalarında sohbetlerle geçerdi. Günün olaylarını konuşur değerlendirir tartışırdık.

Yıllar yılları kovaladı, günümüze kadar geldik. Bu zaman için de çok da haberci ağabeyimizi, haberci arkadaşlarımızı da kaybettik. Günümüzde ise muhabir arkadaşlar, bırakın müdürlerin odasına girmeyi, emniyetin içinde bile rahat dolaşamıyorlar artık.
Hey gidi günler hey ne günlere kaldık.  İşte haberci arkadaşların haklarını savunacak bir dernekleri dahi yok. Bizler yeri geldiği zaman bir birimize haber atlatır, zaman gelince de küserdik bazılarımı. Ama asla kavga etmezdik.

Dostluklarımız devam ederdi.

Sizlere geçmişten bir anımı anlatmak istiyorum.
Yıl 1990..
Asil Nadir Günaydın ve Tan Gazetesini almıştı. Gazete atakta transferler var. Ben de Ankara’dan yeni gelmişim, boştayım, bir tanıdığım vasıtasıyla Bilal Özcan’a gönderdiler Bilal bey beni işe aldı ve Gayrettepe Emniyet müdürlüğünde şube muhabiri olarak göreve başlattı, sağ olsun kendine teşekkür ederim.
İyi bir haber müdürümdü ve haberden de iyi anlıyor ve değerlendiriyordu. Biliyorsunuz haber müdürleri hep ÖZEL HABER ister muhabirlerinden. Ben de gazetede kendimi göstereceğim ya, özel haberler yapmam lazım. Ne yapayım ne yapayım derken aklıma kayıp olan kızlar geldi.

Kayıp kızların bulunmaları için o dönemim Asayiş Şube Müdürü Basri Çiftçi müdürden izin aldım. Kayıp kızları bulmak için haber yaparsak, olumlu olacağını ve gelecek ihbarlarla da birçok kayıp kızı bulacağını söyledim. İzin aldıktan sonra doğru üçüncü kata, Ahlak ve Kumardan Sorumlu başkomiser Celal Zengin’in yanına gittim (Kulakları çınlasın) İzin aldığımı, kayıp kızlarla ilgili haber yapacağımı Celal beye söyledim.
O’ da bana  tamam dedi.

Beni kayıplar masasına götürdü orda görevli memura Salih ne istiyorsa yardımcı ol ‘’ dedi ve makamına çekti gitti. O dönem Kayıplar büro değil Kayıplar masası olarak çalışırlardı. Yıllar sonra Kayıplar masası Kayıplar Büro Amirliği oldu.

Tabi talimat verildikten sonra Sarı Tilki işe koyulmaz mı, anında, kayıp kızların resimlerinin olduğu dosyayı, memurdan istedim. Görevli memur dosyayı önüme koydu. Ben içlerinden en güzel kayıp kızların resimlerini seçtim ve üzerinden fotoğraflarını çektim.

Kayıplar hakkında rakamsal bilgileri de aldıktan sonra ayrıldım. Gazeteye gelerek kayıp kızların bulunmasıyla ilgili haberimi yazıp, resimleri verdim. Ertesi günü özel haberimin nasıl çıkacağını bekliyorum sabırsızlıkla.

Sabah Gayretepe’ye Asayiş Şubesi’ne basın odasına geldim. Sabahları tüm gazeteler basın odasına bırakılırdı, baktım tüm gazeteler gelmiş. Hemen benim gazeteyi elime aldım, özel haberim ya! arkadaşlara hava basacağım yani! Tan Gazetesini elime aldım manşettttttttt. ‘’BU KIZLARA NE OLDU’’ diye bir haber.

Bizim gayemiz, kayıp kızların bulunmasına yardımcı olmaktı. Haber tam tersine kayıp kızlar neden bulunmuyor diye emniyetten hesap sorar gibi bir haber çıktı. Ben beynimden vurulmuşa döndüm, benim haber takla attırılmıştı. Emniyete dağıtmam için gelen gazeteleri erken saatte, tüm kısımlara dağıttım.  Ardından hemen araziye geçtim kayıbım.

Mesai saatleri başladı, şube müdürü kısım amirleri görevleri başına geldiler. Gazeteci arkadaşlar da tabii ki. Basın odasında benim özel haberi okuyan diğer gazeteci arkadaşlar hepsi sinirli, haberi atladıkları için şeflerinden fırçayı yemişler. O fırçalar ney ki? Haberi okuyan Hamdi Ardalı (Rahmetli) Emniyet müdürü de üstlerinden fırça yemiş ki, o da şube Müdürü Basri Çiftçi’yi fırçalamış. Basri beyde bana izin veren kişi, o da kısım amiri başkomiser Celal Zengin’e basmış fırçayı, 'Bu nasıl haber' diye.

Haberi okuyan Celal Zengin’in beyninden ateşler fışkırıyormuş ve yana döne beni arıyormuş. Basın odasındaki arkadaşlar beni buldular ve ‘’Celal bey seni arıyor, köpürmüş muhakkak yanına git’’ dediler. Ben tamam dedikten sonra, ortam soğusun diye biraz daha vakit geçirdim. İlerleyen saatler de başkomiser Celal Zengin’in makam odasına gittim. Kapısını vurup içeri girdiğimde beni karşısında görünce, birden ayağa kalktı, önünde duran gazeteyi eline alarak ‘’BU KIZLARA NE OLDU haaaa ANASININ…..mı OLDU ‘’diyerek, gazeteyi masaya vurmaz mı? Çok sinirli olduğu belliydi, ben ise sakin olarak ‘’Abi haberde ne var ki, kayıp kızları bulmak istedik, ama gazetedeki müdürler habere TAKLA ATTIRMIŞLAR’’ benim suçum yok diyerek gönlünü almaya çalışsam da, bu haberden dolayı bir hafta konuşmadık.

Daha sonraki günlerde ortam soğuyunca, yine eski iki dost olduk, özel haberlere devam tabi Sarı Tilki de arada haber atlatmalarıyla gündem oluyordu emniyette.

Yıllar sonra Celal Zengin ve ben İkimizde emekli olduk ama, dostluğumuz hala devam ediyor. İşte böyle dostlar, eskiden dostluk vardı. Şimdi o günleri mumla arıyoruz. Kalın sağlıcakla.

SARI TİLKİ.


 

YORUMLAR

  • 0 Yorum